HAMAS’ın askeri bir hamleyle Gazze’yi ele geçirmesinden bir yıl sonra İsrail ve HAMAS arasında ateşkes ilan edildiği açıklandı. Son haftalarda Filistinli ve Mısırlı yetkililer İsrail ve HAMAS arasında bir ateşkes yapılması için ciddi bir süreç başlatmışlardı. Ocak ayında Filistinlilerin Gazze ile Mısır arasında sınırı oluşturan duvarları yıkıp Mısır’a geçmesiyle tüm dünyanın dikkatini çeken insani kriz ve Filistin devletinin iki başlı bir hal almasının getirdiği stratejik dezavantaj Mısır’ın ateşkes girişimlerini hızlandırmıştı. Özellikle geçen hafta olası bir İsrail-HAMAS ateşkesinin İsrail Bakanlar Kurulu’nda tartışılması ve burada desteklenmesi ateşkesin yakın olduğunu gösteriyordu. Sonunda 17 Haziran Salı günü iki taraf arasında bir ateşkes anlaşmasına varıldığı ilan edildi. İsrail makamlarının bu gelişmeyi 18 Haziran Çarşamba günü doğrulamasıyla birlikte İsrail ile HAMAS arasında sıcak savaştan soğuk savaşa geçilen yeni bir dönemin başladığı söylenebilir. Bu noktada akla gelen sorular şunlardır: İsrail ile HAMAS arasındaki ateşkese neden olan dinamikler nelerdir? Ateşkes anlaşmasının içeriği nedir? Ateşkes anlaşması uzun ömürlü olabilecek midir? Bu ateşkes Orta Doğu barış sürecine nasıl yansıyacaktır.
İsrail ile HAMAS Arasında Ateşkesi Yaratan Dinamikler
Ateşkes sürecine İsrail açısından bakıldığında ön plana çıkan konular olarak şunlar sıralanabilir:
· İsrail, Gazze konusunda bir çıkmaz içindeydi. Ne Gazze’ye büyük çaplı bir müdahaleyle kendisine yönelik eylemleri engelleyebiliyordu ne de HAMAS’ın Gazze’deki kontrolünü kabullenmek istiyordu. Bu nedenle İsrail ordusu Gazze’de HAMAS’a ve diğer Filistinli örgütlere yönelik kısa süreli ve küçük çaplı operasyonlar düzenliyor; bu operasyonlar çok sayıda Filistinlinin ölümüne neden oluyordu. İsrail ordusunun operasyonları onun açısından beklediği askeri başarıyı getirmediği gibi HAMAS’ın Gazze’deki etkinliğini artırıyor; ayrıca Gazze’ye uygulanan ambargo HAMAS’ın tüm Gazze’yi kontrol etmesini kolaylaştırıyordu. Bu durum, İsrail için sürdürülemez bir paradoks yaratmaya başlamıştı. İsrail’de yapılan değerlendirmelere göre İsrail ordusunun Gazze’ye girmesi halinde yaşanacak büyük çaplı çatışmalar İsrail hükümetini daha zor bir konuma sürükleyecekti. Son aylarda Gazze’ye yönelik büyük bir operasyon için İsrail ordusu hazırlık yapmasına rağmen kamuoyunda bu denli bir büyük bir askeri operasyona destek bulunamaması, hükümetin geri adım atmasına neden oldu. Ayrıca, İsrail HAMAS’a Gazze’de büyük bir darbe vursa ve Gazze’deki HAMAS hakimiyetini sona erdirse bile Gazze’yi yönetebilecek bir Filistinli grup bulamayacaktı. İsrail’in Gazze’deki HAMAS hakimiyetine son vermesi ve El Fetih’in Gazze’yi kontrol etmesine yardımcı olması ise El Fetih’i Filistinliler arasında daha zor bir konuma sokacaktı. Bu nedenle, İsrail, HAMAS’ı doğrudan bir muhatap olarak kabul etmese de Gazze’deki gelişmeler bağlamında HAMAS ile dolaylı bir ilişki kurmaktan başka çaresi kalmadığı söylenebilir.
· İsrail hükümetini Gazze’deki ateşkes sürecine yönlendiren ikinci nedenin Olmert Hükümeti’nin Orta Doğu genelindeki “barış” arayışları olduğu söylenebilir. Suriye ile dolaylı barış görüşmelerini başlatan ve Lübnan ile masaya oturma isteğini belirten Olmert Hükümeti’nden bölge ülkelerinin en büyük beklentisi Filistin meselesinde yapıcı bir tavır takınmasıydı. Gazze’de uzun süreden beri devam eden insani kriz Olmert’in her fırsatta karşısına çıkıyordu. Ateşkes sürecinin en önemli parçalarından birisi olan Gazze’ye yönelik ambargonun kaldırılması, İsrail Hükümeti’nin elini rahatlatacak konulardan birisidir. İsrail Hükümeti HAMAS ile ateşkes sürecine kapalı olmadığını göstererek hem Arap ülkelerinin tepkilerini azaltmaya hem de İsrail kamuoyundaki barış yanlısı grupları cezbetmeye çalışmaktadır. Böylece, İsrail hükümeti Filistin meselesinde de adımlar attığını göstermek istemektedir. Ancak, anlaşmanın Gazze’yle sınırlı olması ve aynı zamanda Kudüs’teki inşaatların devam etmesi aslında bu ateşkesin İsrail açısından taktik bir hamle olduğunu düşündürmektedir.
· İsrail Hükümeti’ni ateşkesi kabul etmeye yönelten üçüncü neden, hükümetin yaşadığı siyasi kriz karşısında hem ülkedeki güvenliği artırarak hem de barışçı bir imaj yaratarak kamuoyu desteğini artırmayı hedeflemesidir. HAMAS ile varılan ateşkes bunun en kestirme yollarından birisidir. En azından HAMAS anlaşmaya uyduğu sürece İsrail’e yapılan roket saldırılarında azalma olacaktır. Bu durum Olmert Hükümeti’nin güvenlik durumunu iyileştirdiği düşüncesine neden olabilir. Ayrıca, sürecin bir parçası olarak görülen İsrail askerinin serbest bırakılması, kısa vadede Olmert Hükümeti’ne olan sempatiyi artıracaktır.
· Dördüncü neden, İsrail’in HAMAS’ın Gazze’deki etkinliğini engelleyemeyen İsrail’in en azından Batı Şeria’daki HAMAS varlığını zayıflatmak istemesi olabilir. Çünkü, ateşkes anlaşmasına göre Batı Şeria’daki gelişmeler ateşkesi bozmuş olmayacaktır.
· Son olarak, İsrail’in bu hamleyle Filistin meselesinde daha gerekli bazı adımları atmaktan kaçınmaya çalışacağı söylenebilir. Özellikle, Kudüs’te yerleşim birimleri inşasının durdurulması ve İsrail’in Annopolis’te verdiği sözleri tutması beklenirken, bu konular yerine HAMAS konusunda atılan bir adım İsrail’i kısa vadede daha önemli tavizlerden koruyacaktır.
Konuya HAMAS açısından bakıldığında ateşkesin dinamikleri şöyle değerlendirilebilir:
· Her ne kadar İsrail, bu ateşkesi uzun sürekli bir barış planı olarak görmediğini ve HAMAS’ı terörist bir örgüt olarak kabul ettiğini belirtse de, bu ateşkes dolaylı yoldan HAMAS’ın resmi varlığının tanındığı anlamına gelebilir. Ayrıca, HAMAS’tan rahatsızlık duyan bazı Arap ülkelerinin HAMAS’ın gücünü kabul etmesi ve ateşkesi desteklemesi HAMAS’a uluslararası bir prestij kazandıracaktır.
· İsrail gibi HAMAS da Gazze konusunda ikilemler yaşamaktadır. İsrail operasyonları ve ablukanın HAMAS’ın kontrolüne yaptığı olumlu katkıya rağmen Gazze’deki Filistin halkının baskıdan bunalması HAMAS’ın Gazze’yi kontrolünü güçleştirmektedir. Ayrıca, son 1 yıldır Gazze’de iktidar olan HAMAS, iktidar olmanın getirdiği sorumluluklarla yüzleşmeye başlamıştır. Bu nedenle HAMAS’ın kısa vadedeki önceliği Gazze üzerindeki baskıyı kaldırmak ve burada rahatlamaktır. Nitekim İsrail’le yaptığı anlaşmanın sadece Gazze Şeridi’ni kapsaması bunu göstermektedir. Oysa HAMAS, geçmişte Batı Şeria’yı da kapsamayan anlaşmalara yanaşmamaktaydı.
· Bu ateşkes HAMAS’ın El Fetih’e karşı elini güçlendirmiştir. Bir süredir çeşitli arabulucularla canlandırılmaya çalışılan Fetih-HAMAS görüşmelerinde HAMAS artık çok daha güçlü bir biçimde masaya oturabilecektir. HAMAS, ateşkes sürecinde beklediğini bulabilirse, Gazze’deki durumun rahatlaması ve bulduğu uluslararası destek veya tanınma fırsatını Abbas’a karşı koz olarak kullanabilecektir. Ayrıca, Abbas’ın İsrail’le uzlaşmasının bir yarar getirmediğini (bu nedenle Annapolisin işe yaramadığını), oysa kendinin çatışmayı sürdürerek İsrail’den tavizler koparabildiğini göstermeye çalışacaktır. Ayrıca, HAMAS ve Fetih arasındaki görüşmelerin başarılı olması halinde bir süre sonra Filistin’de meydana gelebilecek yeni seçime çok daha güçlü bir biçimde girebilecektir.
Ateşkes Anlaşmasının İçeriği
Şu ana kadar belirtilen noktalardan kabaca ateşkes anlaşmasının öncelikle tarafların karşılıklı olarak şiddeti durdurmasını, kısa bir süre içinde İsrail’in Gazze üzerindeki ablukaya son vermesini ve sonuçta esir değişimini içerdiği söylenebilir. Bugün sabahtan itibaren geçerli olan (19 Haziran 2008 perşembe) ve 6 ay sürecek olan ateşkese ilişkin daha ayrıntılı ipuçlarını ise İsrail Bakanlar Kurulu’na Ehud Barak’ın sunduğu rapordan çıkarmak mümkün olabilir.
Savunma Bakanı ve İşçi Partisi lideri Ehud Barak’ın İsrail Bakanlar Kurulu’na sunduğu öneriler 5 başlıkta toplanıyor ve üç aşamayı içeriyordu. Birinci başlık, HAMAS saldırılarını sona erdirmesini ve diğer silahlı grupların faaliyetlerini engellemesini; buna karşılık eşzamanlı olarak İsrail’in Gazze’deki operasyonlarını tamamen durdurmasını içeriyordu. Tarafların yaptığı açıklamalardan bu koşulu kabul ettikleri anlaşılmaktadır. İkinci konu, HAMAS’ın Gazze’ye silah ve askeri teknoloji kaçırmayı durdurmasından ve İran’da eleman yetiştirmeyi sona erdirmesinden bahsediyordu. Şu ana kadar, bu maddeyle ilgili bir gelişme veya açıklama bulunmamaktadır. Üçüncü konu, Mısır’ın özellikle Sina Yarımadası’ndaki denetimlerini, istihbarat faaliyetlerini ve operasyonlarını artırarak ateşkesin sürmesine katkıda bulunmasıydı. Bir süredir, Mısır’ın bu faaliyetlerini artırdığı ve ateşkesin sürmesi için bu tavrını devam ettireceği söylenebilir. Ateşkes sürecindeki dördüncü konu, HAMAS’ın ateşkese uyması halinde İsrail’in kısa bir süre içinde aşamalı olarak Gazze Şeridi üzerindeki sınırlamaları önce hafifletmesini sonra da kaldırılmasını içermekteydi. Son konu ise, Karni ve Sufa sınır kapılarından sonra esir değişiminin gündeme gelmesini ve Gilad Schalit’in bırakılması için görüşmelerin hızlanmasıydı. Bu son konu da Mısır ve HAMAS’ın açıklamalarında ateşkes süreciyle doğrudan ilişkilendirilmezken, İsrail tarafı Schalit’in serbest bırakılmasının ateşkes anlaşmansın bir parçası olduğunu ileri sürmektedir.
Ateşkes Uzun Süreli Olabilecek mi?
Bu soruya kesin bir şekilde “hayır” yanıtı vermek doğru değildir. Geçmişte, HAMAS ile İsrail arasında tek taraflı olarak ilan edilen ateşkes süreçleri yaşanmıştır. Ancak, mevcut ateşkes sürecinin kısa süreli olabileceği, hatta kırılgan bir yapıya sahip olduğu (özellikle İsrailli yetkililer tarafından) her fırsatta dile getirilmektedir. Bunun en açık örnekleri, İsrail ordusunun ateşkes süreci başlarken bile bir operasyona hazır olduğunu belirtmesi, ateşkes yürürlüğe girmeden iki saat önce İsrail’in Gazze’de operasyon yapması ve HAMAS’ın da kendilerine yönelik bir saldırı durumunda kendilerini savunacaklarını ilan etmesidir. Aslında, tarafların birbirlerine güvenmediklerini ve her an yeniden çatışacaklarını ilan etmeleri uzun süredir çatışma halinde olan iki tarafın psikolojisi düşünüldüğünde normal karşılanmalıdır. Ancak, özellikle İsrail’de hem siyasi hem de askeri çevrelerde pek çok kişinin anlaşmanın yararına inanmaması ateşkesin ömrünün kısalmasına neden olabilir. Bu konudaki iyi haber ise HAMAS’ın yanı sıra İslami Cihad’ın da ateşkese uyacağını ilan etmesidir.
Özetle, ateşkesin ömrü büyük ölçüde tarafların uygulamadaki tavırlarına bağlı olacaktır. Yani, Gazze’den İsrail’e yönelebilecek herhangi bir saldırı (HAMAS yapsın ya da yapmasın) veya İsrail ordusunun buna bir yanıtı; Gazze’ye yönelik ablukanın kaldırılmasında İsrail’in yavaş davranması; Schalit’in serbest bırakılmasının gecikmesi ya da gerçekleşmemesi, İsrail’in Batı Şeria’da yaptığı bir operasyon sırasında oraya çıkabilecek bir kötü sonucun Gazze’de tepkiye yol açması gibi sorunlar ateşkes sürecini her an sekteye uğratabilir. Ayrıca, İran, ABD ve Suriye’nin ateşkese yönelik tavırları son derece önemlidir. Suriye, kendisinin de İsrail’le görüştüğü bir dönemde HAMAS-İsrail ateşkesini olumlu karşıladığını ilan etti. ABD, HAMAS konusundaki tavrını değiştirmezken, İran ise henüz sessizliğini korumaktadır.
Ateşkes Anlaşması’nın Barış Sürecine ve Orta Doğu Denklemine Etkileri
· Ateşkes anlaşmasına ilişkin olarak altı çizilmesi gereken en önemli noktalardan birisi, bunun bir barış anlaşması olmadığıdır. Dolayısıyla ne İsrail ne de HAMAS birbirlerini henüz muhatap olarak kabul etmiş değillerdir. Ancak, tarafların ateşkesi kabul etmesi her iki aktörün de gerektiğinde pragmatik davranabileceğini bir kez daha ortaya koymuştur.
· Ateşkesin etkisinin uygulanma süresine bağlı olacağı söylenebilir. Uzun süreli bir ateşkes, HAMAS’ın Filistin’deki gücünü artırırken, El Fetih’in gücünü azaltabilir. Öte yandan, ateşkes uzun ömürlü olursa İsrail ile HAMAS arasındaki ilişkide değişim meydana gelebilir. Dahası, HAMAS’ın ateşkes sürecindeki yapıcı tavırları, İran’ın Filistin’deki etkinliğini azaltabilir. Ayrıca, Suriye’yi İsrail ile barış görüşmelerinde rahatlatabilir. Ancak, bu olasılıklar, ateşkesin kısa ömürlü olması durumunda tersine dönebilir. Yani, ateşkesin kısa süreli olması, Gazze’de çok daha güçlü bir çatışma ortamına neden olabilir.
· Ateşkesin en önemli boyutlarından biri HAMAS-Fetih görüşmelerinin önünü açmasıdır. Fetih, İsrail’in yaptığı HAMASla görüşme baskısından kurtulması hem de bir an önce HAMASla anlaşmazsa barışı yapabilecek aktör rolünü HAMAS’a kaptırması endişesi nedeniyle görüşmeleri hızlandırmak isteyecektir. Hatta, bu ateşkesin Fetih’in aleyhine bir ortam yaratması da mümkündür. Çünkü, HAMAS ateşkes anlaşmasını hem içeride elini güçlendirmek hem de Arap dünyasında destekçi bulabilmek için kullanmak isteyecektir.
· Ateşkes süreci, HAMAS’ın omuzlarına bir sorumluluk yüklemektedir. HAMAS’ın bu süreçten başarıyla çıkması, onun Filistin’deki otoritesini sağlamlaştırabilir. En azından Gazze’deki “HAMASistan” olgusu tamamen geri çevrilemeyecek bir olgu haline gelebilir.
· Tüm bunlara ek olarak, Annapolis’te üzerinde anlaşmaya varılan ilkeler doğrultusunda barış görüşmelerinin hızlandırılması olasılığı bir süreliğine rafa kalkabilir. Ancak, ateşkesin sağlıklı bir şekilde yürümesi bir süre sonra barış görüşmelerini gündeme getirebilir.
· Ateşkesin bozulması taraflar arasında Batı Şeria ve Gazze’de yeni bir çatışma dönemi başlatabilir. Bu durum, İsrail’in Lübnan ve Suriye ile görüşme sürecini olumsuz etkileyebileceği gibi, HAMAS’ın “makul” bir aktör olarak kabul edilme şansını da kaçırması anlamına gelecektir.
|