Kazakistan’ın Başkenti Astana’ya bir dizi işbirliği anlaşması imzalamak üzere giden ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın hiçbir anlaşmaya imza atamadan geri dönmesi, Batı’da, Gürcistan savaşı sonrasında bölgenin tamamen Rus etkisine gireceği endişesinin artmasına neden oldu.
Gürcistan savaşının ardından Rusya ve Batı arasındaki gerilimden doğrudan etkilenmesi beklenen bölgelerin başında Orta Asya coğrafyası geliyor. Bu durumun en temel nedeni Rusya ve ABD önderliğindeki Batı’nın kaşı karşı geldiği en açık alanlardan birinin söz konu coğrafya olmasıdır. Rusya Orta Asya bölgesini hayati çıkar alanı olarak algılıyor ve aynı zamanda ulusal güvenliği açısından kontrol edilmesi gereken bir coğrafya olarak değerlendiriyor. Rusya, Orta Asya’da çıkarlarını korumak ve kendisi açısından güvenli bir bölge yaratabilmek için Kafkasya’yı bir ön cephe olarak kullanıyor, Orta Asya Cumhuriyetleri’nin de bu tecrübeden dersler çıkarmasını bekliyor. Moskova’nın bir diğer önemli tespiti de İran ve Rus toprakları dışında Orta Asya coğrafyasını Batı’ya bağlayacak tek yol olan Kafkasya konusunda kararlılık göstermesinin Orta Asya politikası ile doğrudan ilgili olduğudur.
Bu duruma Orta Asya devletleri açısından baktığımızda, aslında Gürcistan savaşının mevcut koşullar altında Rusya ile ilişkilerde radikal değişiklikler yapmadığı görülüyor. Zira durum savaş öncesinde de Moskova’nın lehine bir durum arz ediyordu. Bağımsızlık sonrasında Orta Asya Cumhuriyetleri’nin en önemli dış politika partnerleri olan Rusya’nın bölgedeki etkisi belirleyici faktör oldu. Egemenlik sınırlarını zorlamadığı ve ayakta duran ekonomiler yaratmak konusunda engellemelerle karşılaşmadıkları müddetçe Rusya’nın Orta Asya devletleri açısından “problem” olarak görülmediği, hatta işbirliği konusunda tarafların istekli oldukları ifade edilebilir. Ancak 17 yıllık deneyime sahip Orta Asya Cumhuriyetleri’nin de bazı temel noktaları göz ardı edemeyeceğinin altı çizilmelidir.
Öncelikle bulundukları coğrafya, mevcut durumları, ekonomik ve siyasi yapıları itibariyle Orta Asya Cumhuriyetleri’nin dış politikalarında denge unsurundan vazgeçme lüksleri yoktur. Bölgenin önemi itibariyle söz konusu alanda etkili olmak isteyen aktörler arasında kurulacak denge, Orta Asya Cumhuriyetleri’nin varlıklarını sürdürmeleri açısından hayati bir meseledir. Üstelik bu cumhuriyetler, özellikle bağımsızlıklarının ilk yıllarında Moskova’nın egemenlik sınırlarını zorlayan müdahalelerini de tecrübe etmiş bulunuyorlar. Bu kapsamda bölgenin tamamen Rus etkisine girmesi senaryosunun önündeki en önemli engel söz konusu cumhuriyetlerin tutumları olacaktır.
Orta Asya coğrafyasını bu denli önemli kılan enerji konusunda Rusya’nın ağırlığı zaten mevcut koşullar altında oldukça güçlüdür. Sovyetler Birliği döneminde inşa edilen boru hatları yanında Putin döneminde uygulanan ve sonrasında Medvedev döneminde sürdürülen enerji politikası Rusya’nın bu anlamda elini güçlendiriyor. Ancak Orta Asya Cumhuriyetleri’nin enerji ihracatlarında müşteri çeşitlendirmek noktasındaki kararlılığı hatta zorunluluğu da dikkatle değerlendirilmeli. Orta Asya devletleri, Rusya Federasyonun enerji kaynaklarının Batı pazarlarına ulaştırılması noktasında alternatiflerin yaratılması gerektiğine inanıyorlar. Öncelikle Rusya’nın enerji kartını tek başına elinde tutması Orta Asya devletlerinin Moskova’ya ekonomik bağımlılığını güçlendiriyor ve aynı zamanda Moskova’nın fiyat belirlemek noktasında pervasızlaşmasına neden oluyor. Bundan dolayı tıpkı Gürcistan savaşı öncesinde olduğu gibi Orta Asya Cumhuriyetleri’nin ciddi, uygulanabilir projelere açık oldukları söylenebilir.
Orta Asya devletlerinin kısa vadede Rusya Federasyonu’na meydan okuma anlamına gelecek ya da çıkarlarını etkileyebileceği düşüncesini uyandıracak girişimlerden kaçınması normal bir süreç olarak algılanmalıdır. Hiçbir Orta Asya devleti Moskova’yı tamamen karşısına almak istemeyeceği gibi, Rusya ve Batı dünyası arasında bir tercih yapma durumunda kalmak da istemiyor. Ancak, bu süreci Orta Asya bölgesinin tamamen Rus etkisine girdiği şeklinde yorumlamak da mümkün görünmüyor. Zira, hatırlanacağı üzere Gürcistan savaşının hemen sonrasında toplanan Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesinde de Orta Asya Cumhuriyetleri’nin Rusya’ya desteği Moskova’nın beklentilerinin altında kaldı.
Boru hattı projeleri dahil olmak Batı ve Orta Asya Cumhuriyetleri arasındaki ilişkilerde Rusya önemli bir etken olmakla birlikte tek belirleyici faktör değildir. Batı ile ilişkilerde belki de aynı derece ağırlığa sahip olan konu demokrasi ve insan haklarına yönelik eleştirilerdir. Orta Asya devletlerine yönelik eleştirilerin dozunun düşürülmesi ve enerjiye ek olarak diğer alanlarda da yatırım programları yapılması, bu devletleri yüreklendirecektir. Orta Asya bölgesinde Rusya’ya rağmen bir takım adımlar atmak Gürcistan savaşı öncesinde olduğu gibi bugün de mümkün görünmüyor. Ancak, Gürcistan Savaşı nedeniyle Batı’nın Orta Asya Cumhuriyetleri ile tüm ilişkisinin kesileceği değerlendirmesi de gerçeği yansıtmıyor.
|