ÇAKIR : HOCALi KATLİAMI TANINMALI !
UBHP SİLİVRİ TEMSİLCİSİ ERCAN ÇAKIR, HOCALI KATLİAMI`NA DİKKAT ÇEKTİ |
|
|
2007-03-23 11: 03
|
ÖZEL HABER !
Ulusal Birlik Hareketi Platformu Silivri Temsilcisi Ercan Çakır, Hocalı Katliamı' na dikkat çekti. Bütün dünyanın sözde Ermeni Soykırımı yalanı ile Türkiye' yi toprak ve tazminat vermeye zorlamaya çalıştığını ancak Ermeniler' in yaptığı üstelik yakın tarihte kayıt altına alınan Hocalı Katliamı' nın kimsenin aklına gelmediğini söyleyen Çakır "Ermeni Soykırımı emperyalist bir yalandır. Ancak Hocalı Katliamı belgeli, tanıklı bir gerçektir. Batı ülkeleri yürekleri yetiyorsa Hocalı' yı tanısınlar" dedi.
Çakır yazılı açıklamasında şu sözlere yer verdi : " Ermenistan’ın işgali altında bulunan Dağlık Karabağ bölgesinde 26 Şubat 1992’de neler olmuştu?... Azeriler tarafından ‘Kafkasların Milosevic’i; Ermeniler tarafından ‘Karabağ Kahramanı’ olarak nitelenen günümüzün Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan’ın direktifleriyle Ermeni silahlı güçleri tarafından, hem de uluslarası basının gözleri önünde Hocalı’da gerçekleşen ‘Azeri Soykırımı’nı bugün kaçımız hatırlıyor?...

Taşnak ve Ermeni diasporasinin büyük desteğiyle, Nisan 1998’de iktidara geçen Koçaryan, Hocalı katliamının mimarlarından olduğunu unutmuş olmalı ki, ilk iş olarak Türkiye’ye yönelik sözde ‘soykırım’ iddialarının dünya üzerinde tanınmasını Ermenistan'ın en önemli dış politika hedeflerinden biri olarak açıkladı....
Oysa, bizi mesnetsiz iddialarla suçlayanlar; ‘Büyük Ermenistan’ hayalini gerçekleştirmek uğruna, tek suçları Ermenilerin nüfusça yoğunlukta olduğu Azerbeycan’ın Karabağ bölgesinde yaşamak olan ‘Azeri’lere bakın neler yaptılar....
Babası gözleri önünde öldürülen ve katliam sırasında 8 yaşında olan Hezangül Emirova, olay günü Ermeni askerlerin babasını önce bir ağaca bağladığını söylüyor, “ sonra Ermeni askerler, babamdan, Karabağ’ın Ermeni toprağı olduğunu söylemesini istedi. Babamın ‘3 çocuğum var, üçünü de öldürseniz söylemem.’ demesi üzerine Ermeni askerleri babamın üzerine benzin dökerek onu diri diri yaktılar.” diyor gözleri yaşlı...
Üstelik, yabancı basın da olayları gözlemlemiş...Temmuz 1995’te Srebrenitsa’da olduğu gibi...3 Mart 1992’de BBC1 Morning News saat 07.37 yayınında durumu şöyle aksettirmiş; “Canlı yayın muhabirimiz 100 den fazla Azeri erkek, kadın ve bebek dahil olmak üzere çocuk cesetleri gördüğünü ve bunların başlarına yakın mesafeden ateş edilerek öldürüldüğünü rapor ediyor.”
16 Mart 1992 tarihli Newsweek’te Pascal Privat ve Steve Le Vine tarafından hazırlanan haberde katliam şu şekilde yansıtılmış: “Geçtiğimiz hafta Azerbeycan yine bir morgun mahzeni gibiydi; bir caminin arkasına geçici olarak kurulmus morga sürüklenerek getirilmiş düzinelerce ceset ve yas tutan mülteciler...Bunlar 25 ve 26 Subat tarihinde Ermeni kuvvetleri tarafından istila edilen Yukarı Karabağ bölgesindeki Hocalı köyünün Azeri sakinleriydi. Cesetlerin çoğu kaçmaya çalışırken yakın mesafeden vurulmuştu, bazılarının yüzleri paramparça idi, bazılarının kafa derileri yüzülmüştü…”
Bugün sadece bir avuç Azeri’nin “Unutmadık!”, “Unutturmayacağız!” çığlıklarını kim duyuyor ki? Halbuki, üzerinden sadece 14 yıl geçmiş, sanki 114 yıl geçmiş gibi, unutuldu bile...Biz, gündeme oturan taze katliam haberlerini izlerken, vahşete tanık olanların ‘o gece’yi unutması mümkün değil ...
Hocalı katliamına tanık olan ve daha sonra Beyrut’a yerleşen Ermeni gazeteci Daud Kheyriyan, ‘For the Sake of Cross’ (Haçın Hatırı İçin) isimli kitabında (Sayfa: 62-63) vahşeti şöyle anlatıyor: ”...Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın 1 kilometre batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hálá yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm. Onlar Haç’ın hatırı için savaşa devam ettiler.”
Vuslat Aliyev’e göre, Eylül 1991’de Karabağ bölgesi Ermeniler’in eline geçmeden önce Hocalı’da 7000 Azeri Türk yaşıyordu. Halkın Ermeni zulmünden kaçmasıyla, Azeri Türk nüfusu 3000’e düşen Hocalı sokakları, 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece kan gölüne dönmüs ve Türk nüfusun 613’ü vahşice öldürülmüştü. Bu arada 106 kadın, 63 çocuk ve 70 ihtiyarın başları kesilmis, gözleri çıkarılmıs, derileri soyulmuştu. Hamile kadınlar süngüyle delik deşik edilmişti.
O gece, insanlığa karşı en gaddar, en acımasız toplu terör olaylarından biri olan “Hocalı soykırımı” ile Azerbaycan kenti Hocalı, tarihin kara ve tozlu sayfalarında yerini almak üzere yeryüzünden silindi.
Türkiye'yi sözde ‘soykırım’ iddiaları ile suçlayan Ermenilerin, daha 14 yıl önce Hocalı’da gerçekleştirdikleri katliam ile Milosevic'in Temmuz 1995'de Bosna'da gerçekleştirdiği Srebrenitsa katliamı arasında ne fark var? Bilindiği gibi, Srebrenitsa katliamı Eski Yugoslavya Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nce ‘soykırım’ olarak kabul edildi.
Ancak maalesef, ne biz ne de Azeriler ‘Hocalı soykırımı’ konusunda gerçekleri uluslararası arenada yeterince duyuramadık...Basta Ermenistan'ın bugünkü Devlet Başkanı ve ‘Hocalı soykırımı’nın doğrudan sorumlusu olduğu açıkça bilinen Robert Koçaryan'la birlikte, diğer sorumluların uluslararası hukuk çerçevesinde cezalandırılması için herhangi bir girişimde bulunmadık...
Halbuki, 7 Mayıs 2003’de, İngiltere’de yaşayan Azerileri temsil eden ‘Vatan’ örgütünün gönderdiği mektuba, Dışişleri Bakanlığı Uluslararası İşbirliği Komitesi’nden gelen cevabi mektupla, İngiliz Hükümeti’nin Hocalı katliamını çok taraflı olarak incelediği ve Ermeni askerlerin yaptıkları katliamı ‘insanlığa karşı işlenmiş bir suç’ olarak kabul ettiği belirtildi.
Ayrıca, ABD Kongresi'nin Uluslararası İliskiler Komisyonu Üyesi Don Barton, Kongreyi ‘Hocalı soykırımı’nı tanımaya çağırmış ve Temsilciler Kurulu'nun toplantısında yaptığı konuşmada, "Dünyadaki tüm toplumlar bunu bilmeli ve hatirlamalidir. ABD Kongresi, Hocalı soykırımını tanımakla uluslararası toplumun uzun yıllardan beri bu konuyla ilgili sessizliğini bozacakır.”demistir.
Ne yazıktır ki, tarihin ve insanlığın bu en kanlı trajedisi Hocalı’da yaşanırken ve üstelik masum insanların hunharca katledildiği cinayetin kanıtı niteliği taşıyan video kayıtları ve belgeleri de eldeyken, dünya kamuoyu yeterince bilgilendirilemeyerek yıllarca sonuç alınamamış, Hocalı vahşetinin, dünya devletleri ve uluslararası örgütlerce ‘soykırım’ olarak tanınması için gerekli adımlar atılmamıştır.
Ermenistan’ın kurulduğu ilk yıllarda sahip olduğu toprak parçası 9.000 km2 iken, bugün bu alanın 47.000 km2’ye nasıl ulastigi sorusu iyice irdelenmeli, işgal ettikleri ve ‘Hayastan’ adını verdikleri bu toprakların tamamının, Azerbeycan Türkleri’nin toprağı oldugu unutulmamalıdır.
Amacım, eski olayları tazeleyip ‘kin ve intikam’ duygusunu körüklemek değil, bizim kültürümüzde bu gibi duygular hoş karşılanmaz...Sadece, son yüzyılda terörizmi kendine düstur edinerek komşularının topraklarına saldıranların ‘mağdur’ rolü oynaması ve “yüzlerce masum Azeri kadın ve çocuğu katledenlerin, ‘acele hırsız ev sahibini bastırır’ misali, bizi ‘soykırım’la suçlamasi çok zoruma gidiyor...”
26 Şubat 1992 gecesi olanların adını ister ‘soykırım’ koyun, isterseniz bu vahşete ‘katliam’ deyin, ama Hocalı’da olanları asla unutmayın..."
|

HOCALIDA NELER YAŞANDI?
Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars'ta Ağrı'da Van'da Erzurum'da da ataları oynamıştı. Onlardan duymuşlardı. Karnı burnunda zavallı bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı...Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı
:-Akçik, manç?.. (Kızmı, oğlan mı?)
Akçik...(Kız)

Bu cevap üzerine 'oğlan' diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı.Kan b! ürülügözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi.
-Tun şahetsar,ınger...
(Sen kazandın, yoldaş)
-Yes şahetsapayts ays bubrikı inç bes bidigişdana...
(Ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek?)
-Mayrigı bedge gişdatsine.
(Annesi besleyecek elbette)
Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:
-Mayrig yerahayin zizdur.
(Çocuğa meme ver)
Aynı dakikalarda Hocalı'nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi.Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
-Asixn ma/,çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek...
(Bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın...)

Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa,başı da orta yere düşmüştü...
Ermeniler zafer naraları! atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.
Bu iki olay Hocalı'da bundan çok değil yalnızca 14 yıl önce yaşandı. Her iki olay da ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır.
Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü binlerce Azeri türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir. Ajanslar,katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı titreten ağır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik içinde kıvranıyordu.
Türkiye'de büyük bir dehşet uyandıran katliama ilişkin ilk görüntüler ise TRT aracılığı ile duyurulmuştu. Bütün olanları batılı gazeteciler, özellikle de New York Times belgeledi.
26 Şubat'ta güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı kuvvetleri ile Hankendi'nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki 366'ncı Rus Motorize Alayı, Hocalı'ya saldırarak tarihin en vahşî katliamlarından birini yaptılar.
26 Şubat! gecesi Rus motorize alayının tanklarından açılan top ve roket saldırıları ile Hocalı Havaalanı kullanılamaz hâle getirilerek kentin dış dünya ile ilişkisi de tamamen kesildi.
Savunmasız kalan kente giren Rus destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok insanımızı vahşîce katlettiler. ermenilerin işgal ettikleri Hocalı'da dehşet verici olaylar yaşandı.
Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler,
Sağ olarak ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî deneylere tâbi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar.
Hızar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını kestiler.
Genç kızların önce saçlarını,sonra da kafa derilerini yüzdüler.
Babanın gözü önünde evladını, evladın gözü önünde babayı kurşunlara dizdiler.
Kesik kafaları sepetlere doldurdular.
Peki neydi bu düşmanlık?
Ermenistan'daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye'nin 12 ili yer almaktayken, Ermenistan'ın bayrağında Türkiye hudutları içindeki Ağrı Dağı'nın resmi varken, Ermenistan Millî Marşı'nda 'Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün,öldürün' denmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yok sanırım.
Dağlık Karabağ Bölgesi'nde bulunan Hocalı'ya, eski Sovyet İttifakı Silahlı kuvvetleri'ne ait 366.Alay'ın desteği ile Ermeni Sılahlı Kuvvetleri tarafından düzenlenen saldırılar sonucu 613 Azerbaycan Türk'ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir.
56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulunmuştur.
Bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış,geri kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu olayın tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır.
Şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı.!
Fakat katliam sonrası Hocalı'ya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının abartmadığını kısa sürede anladılar. Hocalı'da katliam bölgesini gezen Fransız gazeteci Jean-Yves Junet'nin gördükleri karşısında söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu:
'Pek çok savaş hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim,ama Hocalı'daki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz' Peki 26 Şubat 1992 günü yaşanan bu katliamın emrini kim vermişti; Ermenistan Devlet Başkanı sıfatını taşıyan Robert Koçaryan denilen kirli katilden başkası değildi. Yaptığı terör faaliyetlerinin oranı nispetinde terfi eden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert Koçaryan, 20 Mart 1996'da Ermenistan Başbakanı oldu.
Karabağ'da barış istediği için aşırı milliyetçilerin tepkisine daha fazla direnemeyen Levon Ter Petrosyan istifa edince de 30 Mart 1998 yılında ondan boşalan Devlet Başkanlığı koltuğuna,'Hocalı Katlia! mı' baş sorumlusu olan azılı terörist Robert Koçaryan oturdu.
Ermeniler Türk hamile kadınlarına tecavüz edip karnını hamile olduğu halde taş ile doldurup öldürmüşler ve küçük Türk kızlarına tecavüz edip öldürmüşlerdi.
Ülkemizde sadece 1 ermeni öldürüldü diye yürüyüş yaptılar ve o kadar araştırdılar ama hiç bir insan kalkıp ta bu masum insanlara işkence edilip öldürüldükleri için yürüyüş yapmadı.
Yazıklar olsun !!!
|