İsrail devletinin kurucusu David Ben Gurion’a, Müslüman bir coğrafyada kurulan bir Yahudi devletinin ne zamana kadar ayakta kalacağı sorulduğunda verdiği cevap “girdiği ilk savaşı kaybedene kadar” olmuştur. Bu cevap aynı zamanda İsrail devletinin ana stratejisini ortaya koymaktadır. Arap devletlerine karşı giriştiği hiç bir savaşı kaybetmeyen İsrail ordusu 2006 yılının Temmuz ayında Hizbullah karşısında ilk yenilgisini almıştır. Dünyanın en güçlü tanklarına sahip İsrail ordusunun tankları Hizbullah direnişçileri tarafından ağır hasara uğratılmıştır. 1978 yılında girdiği Lübnan’dan 2000 yılında büyük bir kayıp ve yılgınlık içerisinde çıkan İsrail’in 2006 yılında Güney Lübnan’da doğrudan Hizbullah’a karşı yaptığı 33 günlük saldırı da bir fiyasko ile sonuçlanmıştır. Son 30 senedir Şii İslam anlayışı ve yapılanması çerçevesinde İsrail’e karşı savaşan Hizbullah, İsrail’in güvenliği için en hayatî tehditlerden birini oluşturmuştur. HAMAS ise, Filistin’de İslam dünyasında etkili bir yapılanma ve görüş olan Müslüman Kardeşler hareketinin Sunni anlayışı çerçevesinde kurulmuş İslami direniş hareketi olarak İsrail’in varlığı için büyük bir tehdittir. Bu bağlamda Filistin’de gerçekleştirilen seçimlerde hükümet kurma yetkisini alan HAMAS, Amerikan ve İsrail yönetimleri tarafından hiç bir zaman tanınmamış, hatta terörist örgüt olarak nitelendirilmiştir.
İsrail ve Amerikan yönetimleri HAMAS Hükümetini tanımamak ve zayıflatmak için Fetih hareketinden seçilen Filistin Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas’ın güçlenmesi için destek vermişlerdir. Hatta bazı belgelerde Amerikan yönetimi ile Mahmud Abbas yönetiminin HAMAS Hükümetinin düşürülmesi için görüşmelerde bulundukları ortaya çıkmıştır. Filistin’in millî hükümet kurma çabaları ise esas itibarı ile hükümette HAMAS’ın etkisini azaltmaya yönelik bir faaliyetttir. Son bir kaç senedir İsrail; Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan yönetimlerinin HAMAS’ı etkisiz hale getirebileceğini ya da İsrail’i tanımaya ikna edebileceğini düşünmüştür. Filistin içerisindeki Fetih ve HAMAS çatışmasında Fetih tarafı desteklenmiş, Filistinlilere Fetih hareketini desteklemeleri için imalarda bulunmuşlardır. Fakat HAMAS kuruluş felsefesinden vazgeçmemiş, İsrail’in 1967 yılından beri işgal ettiği Filistin topraklarından çıkması gerektiğini ve bunun gerçekleşmesinin de silahlı direniş olduğunu savunmaya devam etmiştir. HAMAS’ın Filistin’de güçlenmesi Ürdün ve Mısır’ın iç siyasetlerinde mücadele veren Müslüman Kardeşler Hareketinin de güçlenmesi anlamına geleceğinden, HAMAS, bu ülkeler tarafından gerçek manada hiç bir zaman desteklenmemiştir. Nitekim İsrail’in Gazze saldırısından sonra Mısır Müslüman Hareketi lideri Mısır devletinin bu saldırıya onay verdiğini söyleyerek Mısır hükümetini suçlamıştır. Bu bağlamda bölge ülkelerindeki gösterilerde halk tarafından doğrudan suçlanan Arap yönetimleridir.
Arap yönetimlerinin Filistin’de HAMAS’ın hükümetten düşmesini sağlayamamaları nedeniyle İsrail, Gazze’yi sıkı bir şekilde ablukaya almıştır. Elektrik, petrol ve hayatî açıdan öneme sahip tıbbî malzemelerin bile Gazze’ye girmesine izin verilmemiştir. Fakat bu ablukada Gazze’de HAMAS’ın etkisi ve gücü kırılamamıştır. Aksine Mısır yönetimi, Arap kamuoyunda Gazze’deki ablukaya destek verdiği için şiddetli eleştirilere maruz kalmıştır. İsrail saldırıları sürerken Mısır tarafından HAMAS’a uygulanan sıkı ablukanın devam etmesi sonucu dün akşam Gazze-Mısır sınır geçişi olan Refah’da Mısır sınır subayları ile Filistinli görevliler arasında silahlı çatışma çıkmış ve bir Mısırlı subay ölmüştür. HAMAS şartlarını İsrail’in belirlediği bir İsrail-Filistin barışını kabul etmediğini geçmişte olduğu gibi bugün de açıklamaktadır..
Gazze’de HAMAS’ın içinde bulunduğu coğrafi şartlar, Güney Lübnan’dan farklıdır ve son derece zordur. Öncelikle Güney Lübnan’da dağlık bölgeler bulunmakta, İran ve Suriye tarafından askerî ve lojistik açılardan son derece iyi desteklenmektedir. Fakat Sunni-İslami direniş felsefesine dayanarak kurulan HAMAS, Mısır’dan destek görmemektedir. Nitekim bu durum Mısır’ı, son İsrail saldırılarından sonra Arap kamuoyu ve İslamî hareketler tarafından hedef tahtasına oturtmuştur. İran her açıdan bölgedeki itibar ve gücünü arttırırken Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan yönetimlerinin, HAMAS’ı İsrail karşısında katliama maruz bırakmaları, onların bölgedeki itibar ve gücünü gün geçtikçe azaltmaktadır. Hizbullah genel sekreteri Seyid Hasan Nasrallah, Gazze halkının yanında olduklarını ve Muharrem ayının onuncu gününe denk gelien günü “her yer Gazze her yer Kerbela” diyerek anacaklarını açıklamıştr. Aynı şekilde İran dinî lideri Ali Hamaney’in İran’da bir günlük yas ilan etmesi İran’ın bölgedeki itibarını Arap devletleri karşısında arttırmıştır. İsrail karşısında Mısır ve Ürdün devletlerinin suskunluğunun ana sebebi, kendi coğrafyalarında faaliyet gösteren Müslüman Kardeşler ve selefi hareketlerinin İsrail ile mücadele konusunda kendi meşruiyetlerini tehlikeye sokmasıdır.
Ocak ayında Filistin’de yapılacak seçimlerde HAMAS’ın gücünü koruma ve hatta Filistin yönetimi Başkanlığını ele geçirme ihtimali ise İsrail için kabul edilemez bir durumdur. İsrail, Hizbullah’dan sonra Filistin’de HAMAS gibi bir İslami direniş hareketini kendi varlığı için hayatî bir tehdit olarak görmektedir. İsrail hükümetinden yapılan açıklamalar HAMAS’ın tamamen bölgeden silinmesi olarak ifade edilmektedir. HAMAS ve İslami Cihad yöneticileri ise son nefeslerine kadar direneceklerini açıklamışlardır. Düz, açık ve dar bir alana sıkışan bir Gazze’de HAMAS, İsrail tanklarına karşı çok zor şartlarda da olsa kendi yer altı ve hücre yapılanması ile direnmeye çalışacaktır.
|