Avrupa Birliği'nin Enerji

Avrupa Birliği’nin Enerji Politikaları
Mete Göknel (Enerji Stratejisti)
20 Ekim 2008
 
 
 

Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya Federasyonu (RF) enerji kaynaklarına bağımlılığını azaltmak için yürüttüğü, ancak bir türlü sonuca ulaşamayan projelerin -NABUCCO vb.- hayata geçirilemeyişinin ana nedeni, AB ülkeleri arasında enerji ve dış politika konularında süregelen anlaşmazlıklardır. Geçen Ağustos ayında yaşanan Kafkasya krizinden sonraki gelişmeler, bu durumu bir kez daha su yüzüne çıkarmıştır.

Petrol fiyatlarının oluşturduğu parasal gücü; eğitimli milliyetçiliğin öne çıktığı bir toplum yetiştirme ve güçlü savunma sistemine erişmede kullanan RF ile AB’nin ilişkilerinin boyutu da AB-ABD ilişkilerindeki değişimi ortaya çıkarmıştır. Her ne kadar AB, ABD ve RF arasındaki ikili ve çoklu ilişkileri ikili boyuta indirmek zor ise de, RF ile komşuluk ve yoğun ticaret ilişkisinde olan AB ülkelerinin sergilediği ilişki tablosu, yeni bir döneme işaret etmektedir. Gerek ticari ilişkiler gerekse hâlihazırda alternatifi olmayan enerji kaynaklarına olan bağımlılık nedenleriyle birbirine geçmiş Avrupa-RF ilişkilerinin, ABD’nin RF’ye yaklaşımdan farklı olacağı bir gerçektir. Bu çerçevede AB, ticaret hacminin büyük olduğu RF’nin Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) üyeliğine, bu ülke ile ticari sorunların çözümüne destek olacağı ve uluslararası ticaret kurallarına uyumunu sağlayacağı gerekçeleriyle destek vermektedir.

RF’nin Gürcistan’ı işgali ve işgal sonrası oluşan iki bağımsız devleti tanıması karşısında ABD’nin hızlı ve sert tepkisi AB’de aynı şekilde destek bulmadı. AB dönem Başkanı Fransa Devlet Başkanı Sarkosy’nin ateşkes ve arabuluculuk çalışmalarını takip eden AB’nin toplu tepkisinde kararsızlık ve bölünmüşlük hâkimdi. Bu tablo, Soğuk Savaş döneminde gözlenen transatlantik işbirliğinde çatlamaların başladığının işareti olarak, ABD’nin Soğuk Savaş naralarına karşı AB’nin yumuşak ve tavizci bir tavır takınması şeklinde ortaya çıkmıştır.

Her ne kadar transatlantik işbirliği ticaret, NATO ve küresel denetim konularında gerekli ise de Avrupa’nın RF ile ilişkili konulara daha ihtiyatlı yanaşmasının en önemli nedenleri bu ülkeye olan enerji bağımlılığı ve bazı AB ülkelerinin yatırımları olarak sıralanabilir. Avrupa bazı projeler[1] nedeniyle ilgili olduğu coğrafyada meydana gelen saldırıya karşı daha gerçekçi bir tavırla, çok büyük anlaşmazlıklara neden olmayacak bir çözüm yoluna gitti.

RF dünyanın en büyük doğalgaz üreticisidir ve AB ise tek coğrafyada en büyük doğalgaz pazarıdır. Standard mantık, bu iki komşunun sağlıklı ve gelişmiş siyasi, ticari ilişkiler kurmasını gerektirmektedir. Avrupa[2] toplam doğalgaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 40’ını, ham petrol ihtiyacının yüzde 35’ini, kömür ihtiyacının da yüzde 25’ini RF’den sağlamaktadır. Avrupa sermayesinin RF’deki ham petrol, doğalgaz ve elektrik sektöründeki yatırımları da oldukça büyük boyutlardadır. Öte yandan RF doğalgaz ve petrol sektöründeki enerji devleri de AB pazarlarındaki paylarını büyütme çabasındadır. AB, RF’nin büyük ve kârlı işler yaptığı, yaklaşık 2 bin km sınır paylaştığı bir pazardır. RF’nin zenginleri/elitleri Almanya’da iş yapmakta, Fransa’da yazlık evler almakta ve çocuklarını İngiliz okullarında okutmaktadırlar. Tüm bu gelişmeler ve iç içe girmiş karmaşık ilişkiler, AB-RF siyasi ilişkilerini etkilemekte ve son Kafkasya krizinde olduğu gibi, AB-ABD siyasi gelişmelerinde de önemli rol oynamaktadır.

Ancak, yukarıda açıklanan durumun, AB ve RF enerji ilişkilerini şeffaf, karşılıklı yarara dayanan, güvenli bir sisteme götürmesi beklense de, Kafkasya’da yaşanan son kriz, Avrupa’da RF ve sahip olduğu enerji gücü için soru işaretlerinin doğmasına neden olmuştur. AB ülkeleri tarafından sorgulanan diğer bir husus da, 2003 sonrası enerji fiyatlarının eriştiği seviyede oluşan kârlılığa rağmen, RF’nin gerek doğalgaz gerekse petrol sahalarına gerekli yatırımları yapmadığından gelecekte arz sıkıntısı yaşanacağı endişesidir.  RF’nin buna rağmen Asya pazarlarına girmek için de yoğun çalışmalar yapması bu endişeyi daha da artırmaktadır.

AB üyesi ülkelerin bir kısmı bu nedenlerle kaynak çeşitliliğinin ciddi olarak gündeme gelmesini savunmaktadırlar. Bu bağlamda, gerek tüketimdeki hızlı artış gerekse petrol ve kömüre kıyasla temin ve nakil konularındaki kısıtlamalar, enerji arz güvenliği açısından doğalgazın öne çıkmasına neden olmaktadır. Doğalgazın petrol ve kömür kadar yaygın üretimi olmaması, üretim ve pazar arasındaki ulaşımın ekonomik olması kaydıyla öncelikle boru hatları, sonra sıvılaştırılmış (LNG-Liquified Natural Gas) olarak ve çok özel deniz ve kara tankerleriyle sağlanabilmesi, bu kaynağa bağlı olanların daha sorgulayıcı olmalarına yol açmaktadır.

Enerji güvenliği, enerji kaynak ve ülke çeşitlendirmesinin hem kapasite hem  fiyat olarak sürdürülebilirliği konularında AB’de yapılan tüm proje çalışmalarına karşın, AB ülkelerinin ABD ve RF ile ticari ve siyasi ilişkileri ve konuya yaklaşımları bu projeler için eyleme geçişte isteksizlik ve/veya söz konusu ülkelerin bireysel girişimleri olarak ortaya çıkmaktadır. Enerji konusunda öne çıkan AB-RF ilişkileri göz önüne alındığında, bu konuda AB’de fikir ve eylem birliğinden söz etmek mümkün olamamaktadır. AB içinde, AB-12 olarak adlandırılan grupla, birliğe sonradan katılan Orta Avrupa, Doğu Avrupa, Baltık ve İskandinav ülkeleri arasında RF ilişkilerine bakıştaki farklılık Kafkasya krizi sonrası çok net olarak ortaya çıkmıştır.

Kafkasya krizinin ardından RF kaynaklarına olan bağımlılık yanında, Hazar Havzası enerji kaynaklarına ulaşım yolları da tartışılmaya başlanan bir konu olmuştur. 2008 Eylülünün ilk haftasında Piestany-Slovakya’da bir araya gelen AB’nin Doğu Avrupa kanadını oluşturan Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya Devlet Başkanları, AB’nin RF enerji kaynaklarına bağımlılığını gündeme getirerek, acil kaynak çeşitlendirmesi konusunu vurgulamışlardır. Toplantı sonrası bir açıklama yapan Polonya Devlet Başkanı Lech Kaczynski“AB’nin RF hidrokarbon kaynaklarına olan bağımlılığına acil olarak çözüm getirmesi gereğini, ancak Gürcistan’daki durum ve RF’nin tutumunun, bu hususta verilecek kararı da içinden çıkılamaz bir hâle getirdiğin.”[3]  vurgulamıştır.

RF doğalgaz üretiminin yüzde 85’ini karşılayan Gazprom’un en büyük dış pazarı Avrupa’dır. 2006 yılında Avrupa’nın 560 milyar metreküp talebinin 161,5  milyar metreküpü (yüzde 28) Gazprom tarafından karşılanmıştır. Yaklaşık 2000 km uzunluğundaki “Yamal-Avrupa” doğalgaz boru hattı ise RF, Belarus ve Polonya’dan geçerek Almanya’ya ulaşmaktadır. Gazprom tarafından 2006 yılında tamamlanan bu hat ile Almanya, yılda 33 milyar meterküp doğal gaz satın almaktadır. Başında Almanya eski Başbakanı G. Schröder’in olduğu, kuzey denizinden geçen ve Almanya ile İngiltere’ye enerji sağlayacak olan “Kuzey Akımı” doğalgaz boru hattı, yine RF ile ilişkilere bağımlı bir projedir. Avrupa pazarında en büyük gaz ithalatçıları Almanya, İtalya, Türkiye ve Fransa olup, toplam RF satışlarının 1/3’ü bu dört ülkeye yapılmaktadır. Ağustos 2008’de  yapılan anlaşma ile ülkesinde ABD’nin Avrupa’da kuracağı “Füze Kalkanı” projesi için yer veren Polonya ise pazarda yedinci büyük alıcıdır. Enerjide bağımlılık sadece doğal gazda değildir. RF, Avrupa petrol talebinin de yaklaşık yüzde 33’ünü karşılamaktadır.

Öte yandan BDT ve Baltık ülkeleri’nin de RF doğal gazına bağımlılığı söz konusudur. 2006 yılında bu ülkelere satışlar 101 milyar metreküp olmuştur. Bu pazarda da en büyük alıcılar, Ukrayna ve Belarus olup, Ukrayna yılda 59 milyar metreküple toplam miktarın yüzde 60’ını almaktadır.[4]

Almanya Başbakanı Merkel’in 2008 Eylülünün son haftasında RF’ye yaptığı resmî ziyarette, RF Devlet Başkanı Medvedev ile St. Petersburg’daki görüşmede, gündemin önemli bir maddesini “NATO’nun genişlemesi/Ukrayna ve Gürcistan” konusu oluşturmuştur. Birleşik basın toplantısında Başbakan Merkel “Almanya’nın bu iki ülkenin NATO’ya girmesine kesin karşı çıkacağını” ve konunun “aday üyelik” safhasında kalmasına da onay vermeyeceklerini bildirmiştir. Aynı tutumu Fransa Devlet Başkanı Sarkozy’de sergilemiştir. NATO kararlarında oybirliğinin gerekliliğinden hareketle, Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO kalkanı altına alınma sürecinin oldukça uzun olacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Almanya’nın bu kararında, RF doğalgazına olan bağımlılığı öne çıkmaktadır.

RF’nun sahip olduğu enerji kaynaklarını politik silah olarak kullandığını, bunun yakın gelecek için çok ciddi bir tehdit oluşturacağını savunan ve Almanya, İtalya ile Fransa’yı RF doğalgazına bağımlılıkları ve bu ülkedeki yatırımları nedeniyle suçlayan OrtaAvrupa, Doğu Avrupa ve Baltık Ülkeleri,  RF’ye karşı, ABD ve NATO desteğiyle katı duruş sergilenmesi gereğini dile getirmektedirler. Bu ülkelerin RF’ye enerji bağımlılığının hemen hemen yüzde 100 olduğu göz önüne alındığında bu çıkışları haklı görülmekle birlikte, söz konusu bağımlılığın ortadan kaldırılmasında kısa ve orta vadede yapılacak hiçbir eylemin olmadığı bir ortamda, bu çıkışa bir anlam verilememektedir.

Brüksel’de 1 Eylül günü toplanan AB ülkeleri zirvesinde Gürcistan savaşı nedeniyle RF her ne kadar yumuşak bir şekilde kınanıp yaptırımlar dile getirilmediyse de, AB’nin bu ülkeye enerji bağımlılığına mümkün olan en kısa sürede çözüm bulunması gereği vurgulanmıştır. Bu vurgulama ve Ağustos ayından bu yana yaşanan gelişmeler “NABUCCO” projesini yeniden gündeme getirmiş ve İngiltere dahil başta Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin bu projeyi hızlandırma kararı almalarına neden olmuştur. NABUCCO, gerek mevcut boru hatları gerekse “Güney Akımı” olarak adlandırılan ve yine tamamen RF kaynaklarına bağımlı olacak boru hatlarına alternatif veya kaynak çeşitliliği sağlayacak bir çözüm olarak görülmektedir.

Bakü’de 9-10 Eylül 2008’de yapılan ”Türkmenistan ve Azerbaycan’ın Doğal Gaz Potansiyeli, Enerji, Ekonomik ve Ekolojik İşbirliği Stratejileri” olarak adlandırılan uluslararası forumda katılımcıların, “NABUCCO” projesine olan ilgileri kayda değerdir. Ancak, bu konferans öncesi gerek Türkmenistan gerekse Azerbaycan’ın RF ile yapmış oldukları gaz satış anlaşmalarının telaffuz edilmemesi de diğer kayda değer bir konudur. Azerbaycan Başbakan Birinci Yardımcısı Yakup Eyübov, “2008 yılı doğal gaz üretiminin yaklaşık 28milyar metreküp olacağını ancak bu miktarın mevcut iç talep ve dış satım anlaşmaları çerçevesinde NABUCCO’ya verilecek bir kısım olmadığını, ancak Türkmenistan gazının Avrupa’ya ulaştırılmasına yardımcı olabileceklerini” beyan etmiştir. Bu forum esnasında AB enerji kaynaklarını çeşitlendirme çalışmalarına destek olabilecek en olumlu gelişme foruma katılan Yunanistan Kalkınma Bakanı C. Folias’ın,  Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev ve Sanayi ve Enerji Bakanı N. Aliyev ile görüşmelerinde mevcut Azerbaycan-Türkiye-Yunanistan doğal gaz hattını İtalya’ya uzatarak, Azeri gazının Yunanistan ve İtalya’ya sevki için anlaşma yapması oldu. Böylece Azerbaycan Şahdeniz doğal gaz sahalarından İtalya’ya uzanacak boru hattı ile yılda 8 milyar metreküp gazı AB’ne iletecektir. Diğer bir gelişme de Macaristan’ın, projeyi sonuca götürebilecek kararların alınmasını teminen Budapeşte’de, Ocak 2009’da NABUCCO projesi ortakları, boru hattının geçeceği ülkeler ve AB Devlet Başkanlarının katılacağı bir zirve toplantısı yapma kararını açıklaması olmuştur.

Bakü’den konuya bakışta, NABUCCO projesine doğalgaz sağlamada sorun yok gibi görünse de, Hazar’ın doğusundaki kaynakların uzun vadeli sözleşmelerle RF ve Çin’e bağlandığı bilinmektedir. Türkmenistan, yapımına 2007 yılında başlanan ve Çin’e uzanacak doğalgaz boru hattından CNPC-Çin Devlet Petrol Şirketi- ile yaptığı anlaşma gereği sevk edilecek 30 miyar metreküp sevkıyatı 40 miyar metreküpe çıkarma teklifi yapmıştır. Azerbaycan’da faaliyet gösteren Batılı şirketler, doğal gaz üretimini artıracak yeni yatırımlara soğuk bakmaktadırlar. Bu durumda NABUCCO hattını besleyecek kaynaklar İran, Katar ve Irak olmaktadır. Bilindiği gibi LNG üretim ve satışında en büyük olan Katar, mevcut yatırımları ve LNG piyasasının hızlı gelişimi nedenleriyle boru hattı ile gaz sevkine sıcak bakmamaktadır. Irak Petrol Bakanı Hüseyin al Şahristani 13 Ekim günü Londra’da, Nisan 2008’de seçimi yapılan ve içinde Shell, BP, ExxonMobil, Chevron, Total gibi devlerin de bulunduğu 35 IOC-Uluslararası Petrol Şirketleri- ile bir toplantı yaparak, ülkenin en büyük altı petrol iki doğalgaz sahasının ihale edilmesi konusunun görüşmelerini yapma kararı almış ancak yatırıma esas kararın ancak 2009 yazında verilebileceği bildirilmiştir.[5]

İran da NABUCCO projesine olan ilgisini ve Avrupa’ya doğalgaz sevk etme arzusunu belirtmekte ve karşı tarafın ilgisizliğini dile getirmektedir. İran Petrol Bakanı Golam Hüseyin Nozari Wiener Zeitung gazetesine verdiği demeçte, “NABUCCO Koordinatörü OMV-Avusturya Firması projeyi hızlandırmalı ve tamamlamaya yönelik çalışmalara başlamalıdır. Bu çerçevede bir an önce doğalgaz satın alma sözleşmelerini yapmalıdırlar. Dünya doğal gaz rezervlerini yüzde 16’sına sahip bir ülkeyi (İran) göz ardı ederek bu projeyi hayata geçirmeleri mümkün değil, ancak bizde sonsuza dek bekleyemeyiz, AB’nin bu konuda İran’a ihtiyacı var” sözleriyle İran’ın Batı ile işbirliğine girme arzusunu beyan etmiştir. Ancak, ABD yaptırımları karşısında İran ile AB ilişkilerinin nasıl kurulacağı da ayrı bir soru işaretidir.

Bu ülkelerden Irak’n hem rezerv hem de netleşmesi zaman alacak iç politik gelişmeleri; İran’ın ABD ile ilişkileri; Katar’ın mevcut ve kurulmakta olan LNG Üretim Tesislerinin (LNG Trains) üretimini uzun vadeli sözleşmelerle sattığı ve boru ile gaz satışına sıcak bakmadığı göz önüne alındığı takdirde, bu kaynaklara yönelik rezerv ve güvenlik gerekçeleri ortada iken, sadece Mısır ve Azerbaycan gazının hem ITG (Yunanistan ve İtalya) hem de NABUCCO (Bulgaristan-Romanya-Macaristan-Avusturya) projesini aynı anda besleyebilecek kapasiteye ulaşması mümkün görülmemektedir.

AB ülkeleri, topluluğu ilgilendiren siyasi konularda olduğu gibi enerji konusunda da çok sesliliğe devam ettiği sürece, RF enerji kaynaklarına olan bağımlılığa karşı kaynak çeşitlendirme konusunda toplu çözüme yönelik projelerin hayata geçirilmesi zor görülmektedir. AB Komisyonu INOGATE (Interstate Oil and Gas Transport to Europe) Programı çerçevesinde geliştirilen ve ilk etabı (Türkiye-Yunanistan) Kasım 2007’de  işletmeye açılan Güney Avrupa Gaz Ringi Projesi olarak adlandırılan Türkiye-Yunanistan-İtalya doğalgaz boru hattı, kaynak çeşitlendirilmesi için bölgesel çözüm tarzına yönelik iyi bir örnektir. Bu proje Hazar Havzası, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz ülkelerinden sağlanacak doğal gazın Türkiye ve Yunanistan üzerinden, İtalya ve daha sonra Avrupa pazarlarına naklini sağlamaktadır. Aynı yaklaşımla , NABUCCO Projesi, RF enerji bağımlılığından aşırı tedirgin olan Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini besleyecek bir rotaya çevrilerek bu boru hattından doğal gaz alma kararlılığında olan ülkelerin gösterecekleri siyasi irade ile bölgesel bir çözüme gidilebilir. Bu çözüm, öncelikle erken sağlanacak Azerbaycan ve Mısır doğal gazları yanında Irak doğal gazı ve takviye edilecek İran doğalgazıyla mümkün olabilecektir. Tüm bu çözümlerde -jeopolitik konumu itibariyle-Batı ile Doğu arasında doğal bir enerji köprüsü oluşturan Türkiye, Orta Doğu ve Hazar Havzası enerji kaynaklarının uluslararası pazarlara çıkarılmasında en ekonomik ve güvenli geçiş yoludur.Türkiye geçişli rotalar aynı zamanda AB için de RF dışındaki kaynaklara ulaşımda tek yol olmaktadır.

Öte yandan, ABD’nin, RF’nin enerji alanındaki faaliyetlerine karışmama yolundaki tutumu güçlü bir mesaj olarak algılanmalıdır. RF Avrupa’ya enerji arzında başrol üstlenmeye kararlı olup, AB’nin, ABD’nin Orta Doğu coğrafyasında uyguladığı politikalarla, “AB enerji kaynakları ve güzergâhlarını çeşitlendirme” politikasını uygulaması, ABD’nin telkin ettiği gibi çok da kolay bir konu değildir. O nedenle, İran ilişkilerinde AB ülkeleri ve Türkiye kararlılıklarını sergileyerek, “enerji kaynaklarını çeşitlendirme” tezlerini ABD’ye kabul ettirmeleri gerekmektedir. AB ve İran arasında başlayacak böyle bir ticari ilişkinin bölgeye getireceği siyasi huzuru Afganistan ve Irak konularında sıkıntıları olan ABD’nin göz ardı etmesi düşünülemez.

Sonuç olarak, AB ve RF arasındaki karmaşık teknik, ekonomik ve jeostratejik konular, enerji ilişkilerini tek düzleme çekmeye ve çözüm üretmeye mani olmaktadır. O nedenle, Birlik olarak merkezî çözümden çok bölgesel çözümlere gidilmesi, ancak, Birlik menfaatlerini ilgilendiren siyasi konularda AB olarak tam destek verilmesi, en uygun yol olacaktır.

Dipnotlar

[1]“NABUCCO” Doğal Gaz Boru Hattı ve” Traseca” Ticaret Koridoru 
[2]AB ve Türkiye’nin de dahil olduğu kıtadaki tüm ülkeler.
[3]Kommersant, 18.09.2008,
www.kommersant.com
[4]Mete Göknel, Kafkaslarda Yaşanan Sıcak Yaz, Soğuk Bir Kışın Habercisi mi?, 3 Eylül 2008, http://www.asam.org.tr/tr/yazigoster.asp?ID=2558&kat1=11&kat2=.
[5]“Oil companies to get details Monday on bidding for rights to Iraqi oil fields” , The Canadian Press, 12 Ekim 2008,
www.thecanadianpress.com.

Kod Adı :24
 
BİLİM -DİN VE ADALET,BU ÜÇ ŞEY,ÖNEMLİ, İLAHİ KUTSALLARDIR !
Önemki Adresler
 









sitene ekle

Takvim
 

Hava Durumu
 
Döviz Kuru
 
 
Bugün 1 ziyaretçi (56 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol