Gürcistan Krizi ABD&TÜRKİYE

Gürcistan Krizi, ABD ve Türkiye
Şanlı Bahadır KOÇ
11 Agustos 2008
 
 
 

Tiflis yönetiminin Güney Osetya’ya yönelik askeri operasyonuyla başlayan kriz devam ederken, Gürcü lider Saakasvili’nin aleyhine dönen gelişmeler merakla izleniyor.

 

Saakaşvili baskın bir askeri harekâtla; Güney Osetya’nın önemli bir kısmını oldu-bittiyle kontrol altına alabileceğini, Başbakan Putin yurtdışındayken Moskova’nın hızla karşılık veremeyeceğini, sonra da büyük devletlerin araya gireceğini ve kazanımlarını koruyabileceğini veya müzakerelerde önemli bir avantaj sağlayacağını düşünmüş olabilir. Gürcü lideri böyle düşünmeye iten sebepler arasında ABD yönetiminin teşviklerinin olması yüksek bir ihtimal değildir. Çünkü resmi politika olması için ABD Ulusal Güvenlik Konseyi’nde tartışılması gereken böyle bir girişimin, birçok Demokrat yazarın seçilmesi halinde Obama’nın görevde tutmasını önerdikleri temkinli ve gerçekçi Savunma Bakanı Robert Gates ile Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice tarafından kabul edileceğini düşünmek zordur. Irak ve Afganistan’daki operasyonlar nedeniyle askeri açıdan tıkanmışken, İran ile gerilim ciddiyetini korurken ve bu ülkeye yönelik diplomatik baskıları artırmak için Moskova’nın desteğine olan ihtiyaç artarken, Vaşington’un bu tür bir maceraya resmen yeşil ışık yakmış olma ihtimali düşüktür. Öte yandan, ABD’nin Gürcü ordusunun eğitimi ve silahlandırılmasındaki rolü de düşünüldüğünde, şayet harekât kararı son anda alınmadıysa, ABD istihbaratının Gürcü planlarından haberdar olmuş olması da şaşırtıcı değildir. 

 

Ancak Bush yönetiminin çevresindeki ve özellikle Cumhuriyetçi Başkan adayı John McCain’in kampanyasına yakın bazı unsurların Gürcistan’a “göz kırpmış” olması mümkündür. McCain’in baş dış politika danışmanı Randy Scheunemann’ın uzun yıllar Gürcistan için lobicilik yaptığı, Gürcistan’ı ve Osetya’nın Tiflis’in kontrolündeki bölümünü ziyaret ettiği ve kendisine Gürcü milli nişanının verildiği, Rusya’ya karşı (Brent Scowcroft ve Henry Kissinger’ın aşırı bulduğu) sert bir yaklaşımının olduğu ve bu ülkenin G-8’den çıkartılmasını savunduğu ve Gürcü lider ile sık sık görüştüğü bilinmektedir.

 

Krizin devam etmesi ve derinleşmesi halinde ABD başkanlık seçimlerine etkilemesi mümkündür. Savaşın patlak vermesinden hemen sonra McCain’in oldukça sert bir dille Moskova’yı eleştirmesi, Obama’nın ise başlangıçta daha yumuşak bir dil kullanmış olması dikkat çekicidir. Rusya’nın Batı’nın çağrılarına kulak asmadan operasyona devam etmesi durumunda McCain bu krizi, Obama’nın bu tür dış politika krizlerini yönetecek birikime sahip olmadığının kanıtı olarak sunmak isteyebilir. 

 

Peki acaba, Gürcü lider kendisine yardım gelmeyeceğini biliyor olmasına rağmen (belki 1973’te Enver Sedat’ın yaptığına benzer şekilde) savaşı değil ama savaş sonrasında NATO üyeliği gibi bir diplomatik kazanımı planlamış olabilir mi? Ancak Saakaşvili’nin her halukarda, Rusya’nın Kosova, NATO genişlemesi ve füze kalkanı gibi konularda yaşadığı diplomatik yenilgilerden sonra bu sefer hem kendi vatandaşlarının hem de askerlerinin doğrudan hedef olduğu bir saldırıda, hemen yanı başındaki zayıf rakibine karşı kolayca geri adım atmayacağını, hatta kesin bir şekilde Tiflis yönetimini cezalandıracağını düşünmüş olması gerekirdi. 

 

Ayrıca Tiflis yönetimi, savaşı ilk başlatan taraf olmak, kendi vatandaşı olduğunu iddia ettiği sivilleri vurmaktan kaçınmamak, kendinden çok büyük bir güce saldırmak ve bu konuda Batı ile ciddi bir koordinasyona girmemek gibi, özellikle Batı Avrupalıların kolaylıkla anlayamayacağı ve affedemeyeceği hatalar işlemiştir. Gürcü lider böyle bir krizden sonra artık NATO’nun Gürcistan’ı üyeliğe almamazlık edemeyeceğini düşünmüş olabilir. Bilindiği gibi son zirvede başta Almanya gibi ülkeler Gürcistan’a kesin bir üyelik sözü verilmesine karşı çıkmıştı. Böylesi bir durumda Avrupalı devlet adamları iki görüşten birinin haklılığını sorgulayabilir: “Gürcistan’ı NATO üyeliği için bekletmeye devam etmek doğru bir karardı” veya “Gürcistan’a güçlü bir üyelik perspektifi vermeliydik.” Mevcut tabloda Batılı karar vericiler nezdinde güçlenen kanaat, Gürcü liderin hamlesinin maceracı, pervasız ve hatta sorumsuz nitelenebileceği; Saakaşvili’nin hata yapma marjı az olan küçük bir devletin liderinde kesinlikle olmaması gereken zaaflara sahip olduğu şeklindedir. Bu nedenle, Batılı devlet adamlarının birinci görüşe daha fazla yakınlık duymaları muhtemeldir. 

 

Öte yandan Rusya, zafer sarhoşluğuyla operasyonu uzatması halinde Vaşington’u tüm zorluklara rağmen bazı adımlar atmak zorunda bırakabilir. ABD yönetimi, prestij ve inandırıcılığının tehlikede olduğuna kanaat getirirse, Gürcistan’a asker olmasa dahi savaş uçakları göndermek gibi seçenekleri zorlama ihtiyacı hissedebilir. 

 

Olayların Abhazya’ya sıçraması, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın vurulması, Rus birliklerinin Gürcistan içine girmesi ve Moskova’nın Saakaşvili’nin iktidarı bırakmasında ısrar etmesi gibi adımlar Vaşington’u riskli girişimlere mecbur bırakabilir.

 

Rusya’nın, kaybettiği asker ve sivillerin intikamını almayı; Gürcüleri bir daha aynı şeye teşebbüs etmemelerini sağlayacak şekilde “cezalandırmayı”, Tiflis yönetimini Osetya’yı kaybettiğine ikna etmeyi ve olayların sorumlusu olarak gördükleri Gürcü liderin içeriden devrilmesini istediği varsayılırsa, ABD ile Rusya arasında bir gerilim yaşanması ihtimalinin çok da düşük olmadığı düşünülebilir.

 

Diğer taraftan, bu öngörü için biraz erken olmakla birlikte, krizden sonra ABD’nin Karadeniz’e askeri olarak girme çaba ve baskılarının da ciddi şekilde artacağı düşünülebilir.   

 

Türkiye’nin çıkarlarının algoritmasını hesaplamak ise kolay değildir. Ancak krizden etkilenebilecek çıkarları arasında şunlar sıralanabilir: Rusya’yla olan iyi ilişkileri ve bu ülkeye olan enerji bağımlılığı; BTC’nin durumu ve diğer potansiyel boru hatlarının inşası; Türkiye’deki Kafkas kökenli vatandaşların sempatileri; Batı ile Rusya arasındaki gerilimde yer tutmanın zorluğu; artan ekonomik ve siyasi ilişkiler ile Azerbeycan ve diğer Türk cumhuriyetleriyle tek kara bağlantımız olması nedeniyle Gürcistan ile oldukça iyi durumda olan ilişkiler, Gürcistan-Azerbaycan-Türkiye arasındaki demiryolu projelerinin hayata geçirilmesi. Ayrıca şu anda uzak görülmekle beraber krizin Kafkasların geneline yayılması ihtimali de izlenmesi gereken bir risktir. Örneğin, bu krizin Azerbeycan’ın Karabağ’ı geri alma konusunda Ermenistan’a karşı uzun süredir gündemde tuttuğu olası bir askeri operasyonu tetiklemesi ihtimali dikkatle takip edilmelidir.

Kod Adı :24
 
BİLİM -DİN VE ADALET,BU ÜÇ ŞEY,ÖNEMLİ, İLAHİ KUTSALLARDIR !
Önemki Adresler
 









sitene ekle

Takvim
 

Hava Durumu
 
Döviz Kuru
 
 
Bugün 1 ziyaretçi (41 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol